Türkiye

Erdoğan: "Türkiye’nin çehresini tamamen değiştireceğimize inanıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreni’ne katıldı. Erdoğan,”Yatay mimariyi yaygınlaştırmak suretiyle Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceğimize inanıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle;
Milli Saraylar’daki nadide parçalardan oluşan cam eserler iftihar verici bir zenginliğe sahiptir. Bu koleksiyondan seçilen eserler ilk defa Beykoz Cam ve Billur Müzesi’nde sanatseverlerin ve milletin beğenisine sunuldu. Osmanlı döneminde kurulan Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i Hümayunu binasında açılan müzenin hem mimarisi hem de içindeki eserleri itibarıyla ülkeye ve İstanbul’a ayrı bir değer kattığına inanıyorum.

Müzenin restorasyonunda ve eserlerin sergiye hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. 3 yıl kadar önce İsmail Kahraman’ın TBMM Başkanı olduğu dönemde burayı ziyaret emiş ve gelişmeleri takip etmiştim. Tabii o günden bugüne 3 yıl içinde çok ciddi yol alındı, mesafe kat edildi ve şimdi de açılışını yaparak gelinen noktayı hep beraber göreceğiz. Esasen müze binasının da içinde yer aldığı bu geniş alan içindeki köşkleri, havuzları, tiyatro binası ve ahırlarıyla başlı başına bir sanat vahasıydı. Günümüzde bu eserlerden geriye kalan ahır binası Milli Saraylar’ımız tarafından restore edilerek müzeye dönüştürülmüştür.
Dönem mimarisinin en nadide eserlerinden biri olan bu müzeyi Cumhurbaşkanlığı olarak ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Gönül isterdi ki inşa edildiği tarihteki tüm eserleriyle bu mimarı yaşatabilseydik. Maalesef ülkemizde bir dönem ecdat mirasına gerçekten çok hoyrat davranılmış, nice güzel eserler yerle yeksan edilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren başlayan, Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde de devam eden süreçte tarihi mirasımızdan koruma altına almak için özel gayret sarf ettik. 
“Gelenekle, geleceği harmanlayan yeni bir devri başlatmayı hedefliyoruz”
Dolmabahçe’de harap haldeki mekanları restore ederek önce Başbakanlık, şimdi Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanıyoruz. Beylerbeyi Sarayı takibimizle Meclis Başkanlığı tarafından restore edildi. Daha sonra yine Cumhurbaşkanlığı bünyesinde değerlendirdik. Aynı şekilde büyük bir vefasızlıkla harabeye dönen Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nü restore ederek ülkemizin sembol eserlerinden biri haline getirdik. Yıldız Sarayı’nın diğer kısımlarıyla ilgili çalışmalar da yine devam ediyor. Tarabya’daki harap halde bulunan Huber Köşkü ile adeta tamamen yıkılmış olan Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nü de yeniden ayağa kaldırdık.
Milli Saraylar Başkanlığı’mızı Cumhurbaşkanlığına bağlayarak ecdat yadigarı diğer eserleri de bizzat takibimiz altına aldık. Amacımız tüm bu mekanların hem en sağlıklı ve hızlı şekilde restore edilebilmelerini hem de yaşayan mekanlar olarak korunabilmelerini sağlamaktır. Bununla kalmıyor, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere yeni yapılan kamu binalarının da Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin bugüne miras olarak kalması sebebiyle, o izleri yarınlara taşımaktır ve modern mimari, yorumlarla da inşasını temin etmektir. Böylece ülkemize uzunca bir süredir hakim olan çirkin, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası dönemini sona erdirerek gelenekle, geleceği harmanlayan yeni bir devri başlatmayı hedefliyoruz. İnşallah bu yolda önemli bir mesafe de kat ettik. 
Yaşadığımız coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, ardından 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet tecrübeleriyle yaklaşık bin yıllık bir geçmişimiz var. Bugün de Orta Asya’dan Avrupa’nın içlerine kadar her yerde ecdadımızın bıraktığı kültür izlerine rastlıyoruz.
Sahip olduğumuz bu büyük tarih, kültür ve medeniyet mirasına hakkıyla sahip çıkamadığımız ise acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Sorumluluk üstlendiğimiz her yerde ve alanda kökü mazide olan ati anlayışı ile hareket ediyoruz. Elbette kültür, sanat, bilim dediğimiz hususlar bir anda üretilemediği gibi bir anda da ortadan kaybolmuyor. Sağlam siyasi, ekonomik, askeri güce sahip olmayan ülkelerin sanatlarını, bilimlerini yaşatmakta zorluk çektiklerini biliyoruz.
“Kültür sanatta da kopya çeken taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık”
Bilhassa tek parti döneminde kültürel alanda taklitçi, baskıcı, ülkenin ve milletin değerleriyle kavgalı bir zihniyetin esiri olduk. Türkiye ve Türk milleti olarak böyle bir felaketi kısmen de olsa yaşadık. Son asırlarda arka arkaya maruz kaldığmız çöküntüler bizi beka mücadelesine öylesine yoğunlaştırdı ki diğer konuları vakit ve enerji ayıramadık. Son devletimizi de iste bu hercüment içerisinde kurduk. Kültür sanatta da kopya çeken taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu